NECATİ SEYDİ FERAHOĞLU Click for Artist Information

İsimsiz'
23x35 cm
Kağıt üzeri rapido ve sulu boya
İmzalı, çerçeveli

NECATİ SEYDİ FERAHOĞLU (1975 - AMASYA)

NECATİ SEYDİ FERAHOĞLU (1975 - AMASYA)

 

1975 yılında Amasya’da doğdu.
1998 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Resim İş Öğretmenliği programından mezun oldu ve aynı yıl öğretmenlik görevine atandı. Öğretmenliğe başladıktan sonra yağlı boya çalışmalarına ağırlık veren sanatçı, 2007 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim-İş Öğretmenliği programı’nda yüksek lisansını tamamladı.
Ulusal ve uluslararası resim yarışmalarında jüri üyeliği yaptı.
2008 yılından itibaren resim öğretmeni olarak görevine devam etmektedir.
Özel koleksiyonlarda ve müzelerde eserleri bulunan sanatçı, 20 kişisel olmak üzere çok sayıda karma ve grup sergiye katıldı.
21 ulusal 9 uluslararası olmak üzere 28 sanat çalıştayı ve sempozyuma katıldı.

5 ödülü bulunan sanatçı Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği (BRHD) ve Karadeniz Plastik Sanatçıları Derneği (KPSD) üyesidir.
Resim ve heykel çalışmalarına halen kendi atölyesinde devam etmektedir.

 

“Horoz, keçi, virane evler gibi konuları ele alışımdaki temel kaygılarımın başında insanların doğaya ve doğada var olan canlılara karşı sırtını döndüğünü düşünmemdir. Horoz uyanışın sembolüdür. Benim resimlerimdeki horozlar, insanların bu aymazlık uykusundan uyanmaları gerektiği mesajını veren semboldür.
Keçinin ise inatçı yönü resimlerimde ön plana çıkmaktadır. İnsanların doğaya verdiği zararlara karşı yine doğa inatla kendini yenilemekte, insan dahil bütün canlıları kucaklamakta, onların varlıklarını sürdürebilmelerini sağlamaktadır. İşte keçi burada kendini inatla yenileyen doğayı sembolize etmektedir.
Zaman zaman resimlerimin arka planında kullandığım virane evler ise, insanların yok ediciliğini, umursamaz hallerini ve geçmişlerine sahip çıkmadan hemen her şeyi terk edebileceklerini sembolize etmektedir.
Resimlerimde arka mekanların kimi zaman soyut bir şekilde ele alınması ve yer yer evsel yapıların yerleştirilmesi aslında yok olmanın ve bu yok olmanın da insan eliyle olduğunun metaforik bir ifade şeklidir. Geniş boşluklar ise, benim ruhen dingin yapımı ifade ettiği gibi aynı zamanda yaşadığım coğrafyanın da bana sunduğu bir güzelliktir. Ben doğayı gözlemler, gerekli ayıklamaları yapar, belleğimde oluşturduğum kompozisyonla tuvalin başına geçerim.''