Trio'' 2009
50x70cm
Karton Üzeri Karışık Teknik
İmzalı, Çerçeveli
Provenans: Can Turani Aile Koleksiyonu
Share
Ask a question
Ask a question
Ressam, sanat tarihçisi, akademisyen. 1925, Beşiktaş / İstanbul doğumlu. İstanbul Öğretmen Okulu’nu ilkokul öğretmeni olarak bitirdikten sonra 1945 yılında yetenek sınavlarını kazanarak girdiği Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden 1948 yılında mezun olarak, öğretmen okulları ile liselerde beş yıl kadar resim öğretmenliği yaptı. Kazandığı bir bursla 1953 yılında Avrupa’ya giderek; Almanya’da Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde Franz Nagel, Stuttgart Güzel Sanatlar Akademisi’nde Henninger ve Willi Baumeister, Hamburg Güzel Sanatlar Akademisi’nde de Heins Trokes ile çalıştı (1959-70). Lisans ve yüksek lisans öğrenimini tamamlayarak Türkiye’ye döndü.
Adnan Turani, yurda döndükten sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nde başladığı öğretim görevliliği görevini 1970 yılına kadar sürdürdü. Aynı yıllarda Hacettepe Üniversitesi Edebiyat ve Güzel Sanatlar fakültelerinde de dersler verdi. 1972 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde doktora çalışmasına başladı ve Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün koordinatörlüğünü yürüttü. “Modern Plastik Sanatları Yaratan Etkenler” başlıklı teziyle 1973 yılında doktora çalışmasını bitirerek, 1978 yılında doçent oldu. Profesör olduğu 1986 yılına kadar Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde öğretim üyeliği görevinde bulundu. 1986-87 yılarında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nün Başkanlığını yaptı.
Adnan Turani’nin “Akademisiz Bir Başkent” başlıklı ilk yazısı 1960 yılında Öncü gazetesinde; daha sonraki makaleleri Varlık (1960), Türk Dil (1966) vb dergilerde yayımlandı. 1964-66 yıllarında Sanat ve Sanatçılar dergisini çıkardı. Çok sayıda Avrupa ülkesi ile Rusya, İsrail, Suudi Arabistan dahil çeşitli Ortadoğu ülkeleri ile Uzakdoğu ülkelerini gezip gördü. Birçok yurtiçi ve yurtdışı sergi, fuar, bienal ve trienallere katıldı. 1972 ve 1974’te Devlet Resim Ödülünü, 1991 yılında Ankara Sanat Kurumu Yılın Sanatçısı Ödülünü, 1993 yılında Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülünü, 2001 Ankara Sanat Fuarı Ödülü’nü, 2001 Çağdaş Sanatçılar Vakfı Onur Ödülü’nü aldı. 1998 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi kendisine “Onursal Doktora” unvanı verdi. Association Internationale des Critiques d’Art üyesidir. Ord. Prof. Suut Kemal Yetkin’den sonra Sanat Eleştirmenleri Derneği’nin 1975-80 yılları arasında başkanlığı ile Bengladeş Uluslararası Asya Sanat Bienali’nin jüri başkanlığını yapmıştı. Turani’nin, bu çabaları yanında plastik sanatlar estetiği, sanat felsefesi ve sanat tarihi üzerine yayımladığı on beş kadar yayımlanmış kitabı ve sanat alanında yazmış olduğu bilimsel makaleleri vardır. Resim çalışmalarının yanında litografi ve duvar resimleri olan Turani, beton sgrafitolar da yaptı.
Adnan Turani, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Refik Epikman’ın da yönlendirici katkılarıyla son yıllara kadar kesintisiz bir gelişme gösteren sanatında, soyut anlayışın savunuculuğunu yapmış ve bu yolda içten bir disiplini uygulamaya çalışmıştır. Onun bu disiplini, Almanya’da Trökes atölyesinde kesin bir seçenek olarak geliştirdiği söylenebilir. Trökes, onu kendine en yakın yolu bulabilmekte uyarmış ve ona soyutçu mantık disiplinin kimi işlevsel anahtarlarını vermiştir. Adnan Turani 1960 yılı başlarında Türkiye’ye döndüğünde, kendi resminin temelindeki soyut kavramları, bazı grafik etütlerin ve birbirine bağlı desenlerin, Lavi çalışmalarının sınırları içinde ve bu anahtarlar yardımıyla çözümlemeye çaba göstermiş, bu arada kültü kökenlerimizle soyut çizgi düzenini benzer yönlerini araştırmıştır. Batı’da ve özellikle Amerika’da 1950 yıllarına doğru etkisini duyurmaya başlayan şiirsel soyut akımın uzantılar ve özgün soyut kavramlara yönelim çabaları, onda zaman zaman figürün eşlik ettiği bir eğilim olarak, 1970 yıllarında ağırlığını duyurmuştur. Ondaki şiirsel soyut, figürle bağlantısını dolaylı düzeylerde de tutmuş olsa, boyanın dokusal ilişkilerin yoğunlaştırmaya ve bu noktada bir “pentür lezzeti” yakalamaya yöneliktir.
Onda desen boyayla birlikte, bir oluşumun ortak etkinliğini paylaşarak gelişir. Tasarlama süreci, tablodaki oluşum sürecine sıkı sıkıya bağlıdır ve buna organik bir oluşum da denebilir. Resimlerinde teknikle anlatım, bir bütünün birbirlerini tamamlayan parçaları olarak görünür. Tekniğin anlatımla çok yakın bir ilişkisi vardır. Biçimlerin yaşayan elemanlar olarak resimdeki yerlerini almaları, konuya koşullanmış ölü formlar olmaktan kurtulmaları yolunda sürekli bir yenilenme ve araştırma, Adnan Turani’yi yakından ilgilendirmiştir. Bu yönüyle akademik soyut kökenli eğilimlere karşı bir tutum da onun resimleri için söz konusu olmuştur. Öte yandan, yazısal (kaligrafik) bir resim düzenini geliştirmiş olmasını, kimi kültür sorunlarına bağlayabiliriz. Ancak bu açıdan, bağnaz ölçülerle hareket etmez, yazısal kompozisyonun olanaklarıyla soyutlanmış figür düzenleri arasında geçişler bulmaya çalışır.
Yine Avrupa’daki öğrencilik yıllarında soyut ve soyutlama çalışmaları yapan Turani, 1960’lı yıllara doğru resimde tümüyle doğa kaynaklı olmayan soyut non-figüratif, lirik-soyut bir anlatım diline ulaştı. 1970-80 yılları ve sonrasındaki çalışmalarında yeniden kadın ve ölü doğa gibi figür elemanları yer almaya başladı. Resim anlayışı soyut kurgulu bir etki biçimi arayışına dayanır. Onun için doğa biçimi değil, doğa biçiminin resimselleştirilmiş kurgusu önem taşır. Resimleri, optik görüntü biçiminin deformasyonuna değil, etki biçiminin zaman içinde araştırılarak bulunabilen soyut, yani önceden bilinemeyen bir sanat kurgusu anlayışına dayanır. Adnan Turani, soyut resmin Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden birisidir. Aynı zamanda eğitmen ve yazar olarak da modern resmin önemli kişilerindendir. Resimleri Türkiye dışında birçok ülkenin düzenlediği bienal ve uluslararası sergilerde yer almıştır.
Turani, öğretim üyesi olarak Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi (1970-86) ve Bilkent Üniversitesinde (1986-92)’de görev yaparken; resim, güzel sanatlar, sanat eserleri analizi ve sanat tarihi dersleri verdi. 1993’te en son çalıştığı Bilkent Üniversitesi’nden emekliye ayrıldı. Emekli olduktan sonra çalışmalarını yaşadığı kent olan Ankara’daki özel atölyesinde yaptığı çalışmalarla sürdürdü. Yurtiçinde ve yurtdışında otuzu aşkın kişisel sergi açtı ve ayrıca çok sayıda karma sergiye katıldı.